34,7999$% 0.27
36,8294€% -0.07
44,4413£% -0.01
2.942,59%0,29
2.631,51%0,02
10.081,00%1,46
3482376฿%2.51971
Safevi-Osmanlı münasebetlerine değinmeden evvel Safevi Devleti’nin kuruluşundan kısaca bahsetmekte fayda vardır. Gülistan Kalesi’nin fethi sırasında Safeviyye Tarikatı lideri İsmail, gece tekrar rüya görür ve imamların ona bir takım kararlarını ilettiğini belirtir[1].Bu kararlar Akkoyunlu Devletinin üzerine sefer yapılması ile ilgilidir. Lakin bu durumla ilgili en önemli görüş, Safeviyye lideri İsmail’in daha önceden Akkoyunlu Elvend Mirza’yı takip etmesi bir casus yolladığı ve o casustan Akkoyunluların seferde olduğu bilgisinin geldiğidir[2].Şerur Savaşı, öncesinde Elvend Mirza ile Safeviyye lideri İsmail arasında mektuplaşmalar olmuştur. Safeviyye Tarikatı lideri İsmail, Elvend Mirza’nın birinci imam olan Hz. Ali’nin yolundan gitmesini ve Şiiliği kabul etmesi teklif etmiştir. Ayrıca Mirza’nın bu teklifi kabul etmesi durumunda kendisi için savaşacağına ve ismine hutbe okutup sikke bastırmasına da yemin etmesi gerektiğini belirtmiştir[3].Bu teklifler Mirza tarafından ret edilmiştir. Akabinde 1501 yılında Şerur Savaşı, cereyan etmiştir. Savaş meydanında bir kısım Akkoyunlular firar etmiş ve Safeviler savaşı kazanmıştır. Elvend Mirza ise Erzincan’a kaçmıştır. Bu savaş neticesinde Safevi Devleti kurulmuştur. Yeni kurulan devlette başkana ‘’şah’’ unvanı verilmiştir. Bundan sonra Safeviyye Tarikatı lideri, Şah İsmail olarak anılmaya başlamıştır. Devletin başkenti Tebriz olmuştur. Şah devletin mutlak hâkimidir. Hem dini hem de siyasi bir liderdir. Devlette atamalar Şah tarafından yapılmaktadır. Devlet teokratik bir yapıdadır.
Coğrafyanın kargaşa içersinde bulunmasını da değerlendiren Safeviler bu bölgeden sıyrılarak bir devlet kurabilmişlerdir. Akkoyunlu Devleti’nin içersinde bulunduğu tahta kavgaları ve ekonomik sıkıntıları buna zemin hazırlamıştır. Bu yaşananlardan kaçan köylüler Şah İsmail’e sığınıyordu. Safevi devleti içersinde bulunan tarikat üyeleri yani müritler aynı zamanda silahlı askerlerdir. Bu müritler, Safevi’nin kısa süre içersinde geniş alanlara yayılmasına etken olmuştur. Şeyler, Şahlarına oldukça bağlıdır ve bütün fermanlarına uymaktadırlar. Devletin kurulduğu bölgede çoğunlukla mezhepsel olarak Sünni inancına mensup kişiler yaşamaktadır. Böyle bir bölgede devletin resmi inancı olarak Şiiliği kabul etmesi bir takım isyanlar sebep olmuştur.
Şah İsmail’in başkent ilan ettiği Tebriz’de ilk zamanlar nüfusun üçte ikisi Sünni kesimden oluşmaktaydı. Zamanla halkın Şiiliği kabul etmesini sağlayan en önemli neden ise Şah İsmail’i kutsal bir velinimet olarak görmesi olmuştur.
1503 yılında Safevi Devleti, diğer bir Akkoyunlu lideri olan Murat Mirza ile karşı karşıya gelmişlerdir. Bu mücadelenin önemi ise Murat Mirza’nın Arap bölgelerinde idare sahibi olmasıdır lakin Şah İsmail’in buradan da galip ayrılmasıyla topraklarının genişlemesine fırsatı sağlanmıştır. Böylece Şah İsmail ve devletinin bölgede etkinliği artmıştır. Bu gelişmelerin ardından Tebriz’e Avrupa’dan elçiler gönderilmeye başlanmıştır. Avrupa’dan gelen elçiler Şahı tebrik ederek ekonomik işbirliği tekliflerinde de bulunmuşlardır. Bu gelişmeler sırasında Osmanlı Devleti, Batı’ya doğru hareket halinde olması fırsat bilen Şah İsmail, bu boşluğu kullanarak Araplar üzerine seferler düzenleyip Bağdat’ı fethetmiştir. Bağdat’a adeta kılıç sallamadan kurbanlar adaklar eşliğinde girmiştir.
Şah İsmail Dönemi Osmanlı-Safevi İlişkileri
Safevi Devleti ile Osmanlı Devleti arasında ilk etkileşim II. Beyazıt döneminde seyretmiştir.1499 yılında düzenlenen Erzincan seferi esnasında iki devlet arasında ilk diplomatik temas sağlanmıştır. Osmanlı Devleti elçileri ilk defa 1505 yılında Safevi sarayına ulaşmışlardır[4].Azerbaycan ve Fars bölgelerinin fethinden dolayı Şah İsmail’i tebrik etmişlerdir. Portekiz Krallığı, Venedik Cumhuriyeti ve Papalık Kurumu gibi unsurlar Osmanlı Devleti tehlikesine karşı Şah İsmail’e yanaşmak istiyorlardı lakin umdukları bulamamışlardır. Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasındaki gerginlikler ilk başta Şah İsmail’in Dulkadiroğluları üzerine yaptığı sefer sırasında yaşanmıştır. Şah İsmail kendisi için Dulkadiroğullarından kız istemiş lakin Şiilik inançları dolasıyla kız verilmemiştir. Ayrıca kız, Şah İsmail’in düşmanı olan Akkoyunlu Murat’la evlendirilmiştir.
Safevi Devleti’nin varlığından haberdar olan Anadolu’daki Türkmenlerden Şah’a doğru yola çıkanlar olduğu görülmektedir. Günümüzde Alevi deyişlerinde de geçen’’Açun Kapuları Şah’a Gidelim’’ sözü buradan gelmektedir. Lakin Şah’a gitmeleri konusunda Osmanlı Devleti’nin halka zorluklar çıkarması üzerine II. Beyazıt’a mektup yazan Şah İsmail, onu ziyaret etmek gayesiyle gelen müritlerine zorluklar çıkarıldığını belirtmiş bu duruma çözüme kavuşturulması için yardım istemiştir[5].II. Beyazıt ise mektuba cevaben ziyaret amacıyla Anadolu’dan giden insanların geri dönmedikleri için önlemler aldıklarını belirtmiştir. Lakin ziyaret amacıyla gidenlere kolaylık sağlayacağını da belirtmiştir. Anadolu Türkmen halkı arasında Şah duyulan sempati onları Şah İsmail’e doğru çekiyor bu durum Osmanlı Devleti’nde rahatsızlıklar uyandırmaya devam ediyordu. II. Beyazıt’ın oğlu Şehzade Selim, Şah İsmail konusunda babası gibi düşünmüyordu sert bir tavır içinde olmakla kalmamış Safevi topraklarına baskınlar düzenlemiştir. Bu durumdan haberdar olan II. Beyazıt müdahale edip Şehzadesi cezalandırmıştır ve Safevi topraklarından geri çekmiştir[6].
Bu dönemde cereyan eden en önemli isyanların başında Şahkulu İsyanı gelmektedir. Şahkulu önderliğindeki Kızılbaşlar tarafından Osmanlı Devleti’ne karşı yapılan bir harekettir.1500 yıllarının başlarından itibaren Şah İsmail, Anadolu’ya müritlerini göndererek orada bir etkileşim oluşturma içersindeydi. Şahkulu, Türkmen-Şii grupları yanına katarak II. Beyazıt karşı isyan etmiştir. Şahkulu, Osmanlı Devleti Şehzadeleri arasındaki taht kavgalarından yararlanarak isyan kalkışmıştır. Antalya’dan Sivas’a kadar yayılan Şahkulu İsyanı, Osmanlı Devleti içersinde ciddi bir sorun haline gelmiştir. İsyancılar etrafındaki yerleri yıkıp yağmalamışlardır. Şahkulu, Şah İsmail ile ilgili ‘’mehdilik’’ ve ‘’peygamberlik’’ iddialarında bulunduğu söylenmektedir. Zamanla güçlenen isyan sayesinde Şahkulu, Burdur’u ele geçirip hükümet bile kurmuştur[7].Bu isyanda elli bini aşkın insan hayatını kaybetmiştir. Bu gelişmeler sonrasında Osmanlı Devleti büyük bir ordu hazırlayarak Şahkulu isyanını bertaraf etmiştir.
Bunun akabinde Osmanlı Devleti, Safevi Devletini mektuplarla vasıtasıyla ciddi uyarılarda bulunmuşturlar. Ayrıca iki devlet arasında mezhep çatışması olduğu aşikârdır.
I.Selim’in tahta çıkmasıyla Osmanlı Devleti- Safevi Devleti çekişmesi en üst noktasına ulaşmıştır. Tahta çıkan I.Selim, Müslümanlığın karşıtı olarak nitelendirdiği Şah İsmail’in ilk hedefi olacağını ifade etmiştir. Tahta çıkmasıyla ordu hazırlıklara başlamıştır. Edirne’den sefer için yola konulmuştur. 23 Ağustos 1514 tarihinde iki Türk ordusu Çaldıran Ovası’nda karşı karşıya gelmiştir. Çaldıran Ovası’nda gerçekleşen muharebeyi Yavuz Sultan Selim’in padişahlığındaki Osmanlı Devleti kazanmıştır. Şah İsmail buradan Tebriz kaçmıştır. Yalnız zafer kolay kazanılmamıştır sefer sırasında birçok mektuplaşma olmuştur. Şah İsmail dil olarak Türkçe mektuplar yazarken Yavuz Sultan Selim, Farsça mektuplar yazmıştır. Şah İsmail, ilk başlarda ortaya çıkmak istememiştir. Ordunun yorgun düşmeye başlamasıyla I.Selim’in karşı tarafı kışkırtmak gayesiyle mektuplar yazdığı görülmektedir. İran’ın çok büyük bir coğrafya olması ve bunun karşısında bu coğrafyaya hâkim bir Şah İsmail olduğu görülmektedir. Bu savaş neticesinde Safevi tehlikesi engellenmiştir. İki Türk devletinin mücadelesinden Osmanlı Devleti galip ayrılan taraf olmuştur.
[1] Rumlu, Sah İsmail Tarihi, s. 58.
[2]Rumlu, a.g.e,s.69.
[3] John E. Woods, Akkoyunlular: Asîret, Konfederasyon, İmparatorluk, (trc. Sibel Özdemir), İstanbul:
Milliyet Gazetesi, 1993, s. 301; Vilayeti, Sah Ismayıl Sefevi, s. 101.
[4] Rumlu, Sah İsmail Tarihi, s. 105; Ferzelibeyli, Azerbaycan ve Osmanlı Imperiyası, s. 127–128.
[5] Feridun Bey, Münşeat, I, s. 345; Solakzâde, Tarih, s. 317; Hoca Sadeddin, Tâcü’t-tevârîh, III, s. 346;
Sümer, Safevî Devletinin Kurulusu, s. 25; Kılıç, Kanunî Devri, s. 40; Uysal, “Sah İsmail”, s. 38.
[6] Celâl-zade-Mustafa, Selim-nâme, (haz. Ahmet Ugur, Mustafa Çuhadar), Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları, 1990, s. 50; Müneccimbası, Sahâifü’l-ahbâr, III, s. 432-433; Jean-Louis Bacqué-Grammont,
“XVI. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlılar ve Safevîler”, Prof. Dr. Bekir Kütükoglu’na Armadan, İstanbul:
Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1991, s. 207; Ekinci, “Erdebil Tekkesi’nin Kurulusu”, s. 130.
[7] Bayramlı, “I İsmail ve İmparatorluğun Yaratılması”, s. 374.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.