35,5594$% 0.16
36,5618€% -0.36
43,2938£% -0.53
3.080,73%-0,39
2.700,74%-0,53
9.977,94%1,13
3709421฿%1.15628
Birbiriyle bağımsız olması düşünülemez iki kavram olan eğitim ve özgürlük yüzyıllardır tartışma konusu olmuştur. Zira ikisi de devlet ve siyasal sistemlerin doğrudan alanı içindedir.
Burada özgürlük kavramını bireysel ve toplumsal yönü sorunun özünü oluşturmaktadır. Kanaatimce özgürlük bireysel idrâk sorunudur. Ben buna kişinin özgürlük farkındalığı diyorum. O halde eğitimin amacı bu farkındalığı sağlamaya yönelik olmak durumundadır. Bu özgürlük farkındalığını yaratma konusu, bireysel planda ahlakî ve zihinsel/bireysel erdemleri kazandırma esaslı olmalıdır.
Zihinsel/Bireysel erdemler kişinin kendi yeteneklerini tanıma temelli olacaktır. Ancak burada çok ciddi olarak üzerinde durulması gereken ahlakî erdemlerin kazandırılması yönteminin nasıl olacağıdır. Bu durumda ahlak ve din eğitiminin ilişkisi zihinleri meşgul edecektir. Bütün monoteist dinler, baskın olarak vahyi akıl üzerinden ahlak ve ahlakî olanın ne olması gerektiğini öncesiz ve sonrasız kişiye şablon halinde sunarak “içsel ahlakî” yönelimlere ve arayışlara asla izin vermez.
Monoteist dinlerin kronolojik olarak sonuncusu olan İslam dininde hukuk meşruiyetin temelini, etimolojik kökeni itibariyle “şeriata” dayandıracaktır. Şeriat ise “peygamber olduğu için devlet reisi” olan Hz.Muhammed’in ardıllarınca iki yüz yıl boyunca fakihler tarafından oluşturulmuştur. Bu kişilerin çoğu hukuk eğitimi almış kişiler olmayıp siyasal yapı ile iç içe olan “ulema” sınıfının mensubudur. Bu durum İslam dünyasındaki düşünce teşekkülü sürecinde her zaman “itikadî endişe”yi “bilim ve ahlakî” olanı özgürce arama yönelimi endişesinin üzerinde tutmuştur.
Sorgulanması gereken, yasal ve ahlakî olanın ilintisi olduğu kadar meşru (şeriata uygun) addedilenin de ahlakî olan ile uyumunun ne derece olduğu konusudur. İtikadî endişeyi her zaman meşruiyeti tanımlama adına bilim ve bilimsel düşüncenin önünde tutmak özgürlüğün farkındalığının karşısındaki en önemli engeldir. Bu durumda her yasal olan ahlaki olmayabileceği gibi, her şeriata uygun olan/olduğu varsayılan da ahlakî olmayabilecektir.
Bu durumda özgürlük farkındalığı için ahlak şart ise ahlakın kriterini etik ve estetik değerleri felsefî alanda insan merkezli olarak değerlendirerek yüceltmekte aramalıdır. Zira bu konu amatör fakihlerce iki yüzyılda aralarında görüş birliği olmayan ulema olarak nitelenen kişilerce oluşturulan şeriat hukukuna bırakılmayacak kadar önem arz eder. Öte yandan şeriata uygun davrandığını söyleyenlerin ahlaksız ve sapkın davranışlar sergileyerek cennet vehmi ile düştükleri cinnet hali toplumu kemirmeye ve yok etmeye devam edecektir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda matbaanın “Turcia” ya gelmesi sonrası, sadece din dışı kitapların basımının onayına ulemanın fetva vermesi bile aslında özgür düşüncenin tesisi yolunda laik düşüncenin ulema tarafından bile bilerek bilmeyerek kabulü gibidir. Yani aslında insan özgürlüğe aşıktır yeter ki o “özgürlük aşkının” kaynağının kendi içsel ateşinde olduğunun farkına varabilsin. Özgürlük aşkı olmadan özgürlük farkındalığı olmaz, özgürlük farkındalığı yaratmak eğitim felsefesinin temeli olmalıdır. Unutmamak gerekir ki Mevlana’nın dediği gibi hürriyet kulluğa satılamayacak kadar kutsaldır. Dahası mı bizler özgür olmak için varız, bunun için kölelik bağlarını kırmak zorundadır bir toplum. Bu konuda atalet göstermenin tek temeli korkudur. Niccolo Machiavelli, “korksunlar, sevmelerine gerek yok” diye boşuna söylemiyor.
Bu nedenle eğitim, özgürlük farkındalığı yaratmak ve insan haklarının temelindeki ahlak ve kişisel erdemleri bireyden başlayarak araştırmak, sınıflamak/sistematize etmek ve içselleştirme eksenlerinde kurgulanmalıdır. Doğa Bilimleri, Hukuk ve Sanat ise her zaman özgürlük edimi için bu yollarda vazgeçilmez gereksinimdir ama zahmetlidir. Zahmetsiz rahmet olmaz derler.
Saygılarımla
Dr.M.C.YAĞMURDUR
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.