35,5653$% 0.39
36,6427€% 0.08
43,4055£% -0.03
3.092,16%-0,03
2.704,05%-0,42
9.943,41%0,78
3634356฿%3.15278
14 Haziran 2021 tarihinin üstünden sadece 1 hafta geçti. O gün Biden ile Erdoğan ilk defa NATO Zirvesi’nde baş başa görüşmüşler ve çok yararlı (!) bir görüşme olduğu taraflarca dile getirilmişti. Görüşmenin en önemli yararı da Afganistan’dan çekilecek ABD ve az sayıda diğer NATO ülkeleri askerlerinin yerlerine “Mehmet’ciğin sahaya sürülmesiydi. Buna son yazımda ayrıntılı olarak değinmiştim. Şimdi sıra geldi AB Zirvesi’ne. Bu Zirve de birkaç gün içinde, 24-25 Hazirangünlerinde Brüksel’de yapılacak. Bu Zirvenin en önemli konularından biri “Türkiye ile bundan böyle yola nasıl devam edileceği”…Bu konuya aşağıda değineceğim. Ancak Zirvenin tek gündemi doğaldır ki sadece Türkiye değil. Corona, göç, Rusya ilgili sorunlar, Çevre konuları, Avrupa sermaye piyasaları gibi konular da Zirve’de ele alınacak. Ben bukonuları bir kenara bırakarak Türkiye ile ilgiligündeme değineceğim. Bunun için de Türkiye konusunda 25 Mart 2021 de yapılan Zirvede alınan kararların günümüze yansımalarına öncelikle değineceğim. Çünkü “günün gelişi, aslında dünden belli olmuştu”…
25 Mart 2021 günü yapılan gayrı resmi AB Brüksel Zirvesi’nde Türkiye ile ilgili olarak AB son derece önemli kararlar almıştı. Özellikle Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa’nın öncülüğünde, Türkiye’nin “Mavi Vatan” olarak nitelendirdiğimiz Doğu Akdeniz’de yaptığı petrol ve doğal gaz araştırmalarıbu zirvede dile getirilmişti. Türkiye deniz yetki alanlarının sınırlarını aştığı, Yunanistan ve AB’nin deyimi ile “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin (! Yani Rumların) deniz alanlarına girdiği vurgulanmıştı. Bu noktadan hareketle o deniz alanlarının sadece bu iki devletin değil, aynı zamanda üyesi oldukları Avrupa Birliği’nin de egemenlik alanı olduğu vurgulanmıştı. Bu konuda Türkiye geri adım atmaz ise 24-25 Haziran’da yapılacak zirvede sert önlemler alınacağı vurgulanmış ve bir halk deyimi ile, “Türkiye’ye aba altından sopa gösterilmişti”… Bunun üzerine siyasi iktidar da paşa, paşa gemileri Türk limanlarına çekmişti. Tabii, o zirvede alınan kararlar bununla da sınırlı değildi. Bakın başka hangi konulara girilmiş ve AB’nin beklentileri sıralanmıştı:
Doğu Akdeniz’de Türkiye ile ilişkilerimizi, AB’nin stratejik çıkarları doğrultusunda yürütmeliyiz. Türkiye yasal olmayan biçimde deniz diplerini delmekten vazgeçmelidir. Yunanistan ile kesilen ikili görüşmeler yeniden başlamalı ve Kıbrıs konusu da Birleşmiş Milletler kararları ışığında ve gözetiminde yeniden ele alınmalıdır. Doğu Akdeniz konusunda çok “taraflı bir konferansın” yapılması gereğinin altını çiziyoruz.
Zirve bu konuların ne ölçüde gerçekleştiği konusunu önümüzdeki ilk Zirvede ele alacaktır”. (yani işte bu 24-25 Haziran Zirvesinde)
Tırmanan sorunların Türkiye tarafından sonlandırılması halinde yapıcı temaslara kurulabilecektir. Gümrük birliğinin modernleştirilmesi, sağlık, terörle mücadele ve bölgesel sorunlar da bu bağlamda ele alınabilir. Ancak bu gelişmelerin olabilmesi için Türkiye uluslararası hukuka ters düşen provokatifgirişimlerden uzak durmalıdır. Bu konuda Türkiye’nin tutumunu değiştirmemesi halinde, AB elindeki tüm olanakları kullanarak, kendinin ve tüm üye devletlerin çıkarlarını sonuna kadar koruyacak ve bölgenin istikrarını sağlayacaktır. Buna karşılık Türkiye’nin 4 milyon dolayında Suriyeliyi ülkesinde ağırlaması konusunda duyarlıyız. Bu konuda sınırlarımızın korunması asıldır, bunun için Türkiye’ye maddi destek sağlamaya devam edeceğiz (Yani “al parayı ve göçmen bekçiliği görevini sürdür” yaklaşımı…).
Hukukun üstünlüğü ve temel haklar konusu ilişkilerimizdeki en temel sorundur. Bu konuda siyasi partiler ve medya iktidar tarafından hedef alınmıştır. Aynı şekilde insan haklarından sürekli olarak “geri adımlar” atılmaktadır. İlişkilerimizi iyileştirmek istiyorsa, Türkiye demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve kadın haklarına saygı göstermek zorundadır.
Evet, AB’nin üç ay önceki 25 Mart Zirvesi’nde Türkiye ile ilgili olarak altını çizdiği bu devasa sorunların yeniden ele alınıp görüşüleceği ve Türkiye’nin geçen 3 ay içinde bu konularda ne kadar ilerleme gösterdiği konusu bu haftaki Zirvede en önemli konu olacak. Doğaldır ki, ortaya çıkacak zirve sonuçlarını AB’nin resmi haber sitelerinden ve diğer yabancı kaynaklardan izleyecek ve sizlere bu konuda da gerekli bilgileri ulaştıracağım. Ancak bu aşamada şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, geçen 3 ayda AB ile ilişkilerimizde pek de somut ve olumlu bir gelişme olmamıştır. O nedenle AB tarafı bu Zirve’de de eski görüşlerini, belki bir ölçüde törpüleyerek Türkiye’nin önüne yine koyacaktır.
Şimdi çok daha iyi görüyoruz “treni kaçırdığımızı”… Daha önce de defalarca, söyledim, yazdım. Rahmetli Ecevit’in 1977-1978 yıllarında AB’ye (o zamanki adıyla AT’ye) tam üyelik başvurusunu yapmamak suretiyle kaçırdık o treni... AB sisteminde yokuz işte… Asla unutmayın:“namevcutlar her zaman kaybeden taraflardır”…DOĞRU PARTİ geçmişte yapılan bu “mega siyasi hatayı” düzeltmek için elinden gelenden fazlasını yapmaya çalışacaktır…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.