DOLAR

35,5653$% 0.39

EURO

36,6427% 0.08

STERLİN

43,4055£% -0.03

GRAM ALTIN

3.092,16%-0,03

ONS

2.704,05%-0,42

BİST100

9.943,41%0,78

BİTCOİN

3634356฿%3.15278

a

PROF. DR. HALUK GÜNUĞUR YAZDI: BİR NATO ZİRVESİ BÖYLE GEÇTİ…

PROF. DR. HALUK GÜNUĞUR YAZDI: BİR NATO ZİRVESİ BÖYLE GEÇTİ…
0

BEĞENDİM

Üç gün önce NATO Zirvesi ile ilgili olarak yazdığım yazımı şu cümleyle bitirmiştim:

Diplomasinin genel kuralıdır. Toplantı sonrasında bir basın toplantısı yapılacaksa, o toplantıda suya sabuna pek dokunmadan, suratlara yerleşen gülücükler eşliğinde, gelir-geçer yanıtlar verilecektir. Nedir o yanıtlar? Hemen söyleyeyim: Çok yararlı bir görüşme oldu, bazı yanlış anlamaları ortadan kaldırdık. Bundan sonra da birlikte çalışmalarımızı sürdüreceğiz... İşte size 14 Haziran NATO Zirve sonuçları. Dünyaya ve ülkemize hayırlı olsun

Ne yazık ki, bu söylediklerim kelimesi kelimesine Brüksel’de yaşandı. Gerek Erdoğan’ın, gerek Biden’ın basın toplantılarını CNN International’danve farklı Türk kanallarından izledim. Basın toplantısında ayrıntılara girilmediğini gördüm. Bu da normaldir. Şeytan ayrıntıda gizlidir ama o ayrıntılarkapıların arkasında kaldı. Kapının üstüne asılı kalan ise önceden de yazdığım ve çakma gülücüklerin yapışıp kaldığı suratlar oldu. Hepi, topu buBen bu yazımda kimi cümlelerde saklanan kapı arkasını sizlere yorumlamaya çalışacak ve sonra da NATO 2030 Konsepti”ne değineceğim.

Soros ne demiş? Türkiye’nin en önemli ihraç ürünü “askerleridir”. Yalan mı? Bence son derece doğru bir değerlendirme. 1950’nin Ekim ayında Türk askeri, Tuğ General Tahsin Yazıcı komutasında Kore’desavaşıyordu. Kunuri‘de yaşanan çatışmada Türk Tugayı en ağır kaybını verdi: 218 şehit, 455 yaralı ve 94 kayıp… Ama askerimizi ihraç etmiştik işte. Nereye? Teee Kore’ye. Ne karşılığında? NATO üyeliği karşılığında tabii… Sonrasında sözler tutuldu ve 18 Şubat 1952’de NATO’ya girdik. Kore’ye asker ihraç etmeseydik NATO’ya almazlar mıydı? Büyük olasılıkla yine alırlardı, çünkü o yıllarda Sovyet faktörü, soğuk savaş ve “Demir Perde” vardı. Batı Avrupa Sovyetler Birliği’nden tir, tir titriyordu. Baltıklar, Doğu Avrupa’daki ülkeler, Balkanlar Sovyet etki alanına girmişti. Çıkmak için baş kaldıran Macaristan’ın 1956’da, Çekoslovakya’nın da1968’de Kızıl Ordu tarafından işgalini dünya unutmadı. Ama kimse bir şey yapamadı. Sovyetler yandaş yönetimleri iş başına getirip bu ülkelerden çıktılar. O nedenle, 1950’li yıllardan sonra Batı Avrupa’nın Türkiye’ye gereksinmesi tavan yapmıştı. Yaldızlı davetiye ile bizi zaten NATO’ya davet ederlerdi. Kore’ye ihraç ettiğimiz askerlerimizin önemli bolümü ise geri gelmedi. Şimdi Kore’deki Türk Mezarlığında dinleniyorlar… Ne acı tablo. Yahuu orası benim vatanım mı ki benim askerim koştura, koştura gidip Kunuri’de ruhunu teslim etti?

Şimdi bu asker ihracının günümüz konusuyla ilgisine geleyim. ABD 20 yıldır Afganistan’daki Taliban ve El Kaide güçlerine karşı ülkedeki demokratik değer ve yönetimleri savunuyor. Daha doğrusu kendi siyasi amaçlarını göstermemek için bunu ileri sürüyor. Artık bu işten bıktı, usandı ve “çekiliyorum” dedi. Çekilme kısmen başladı. 1 Eylül’de tamamen çekiliş olacak. Bunun için de Taliban yetkilileriyle bazı Arapülkelerinde görüşmeler yaptı. Öyle ya oraya Afganların kara gözü ve kaşı için gitmemişti. Peki, ne için gitmişti? Rusya’ya güneyinden, İran’a doğusundan ve Çin’e de batısından yaklaşmak için oradaydı. Zaten ABD’nin üç büyük düşmanı da bu ülkelerdi. Ama günümüzde bu değerler değişti ve Hindistan’dan başlayarak Pasifik Okyanusunu da içine alacak biçimde “Hint-Pasifik Strateji Komutanlığı” adı altında bir yapılanmaya gitti ve o nedenle de kendisi için Afganistan’ın artık pek de kıymeti harbiyesi kalmadı. Ama yine de ülkeyi terk ettikten sonra ya karşı güçler rejime egemen olursa? Öyle ya korku dağları bekler.

Günümüzde 64 yaşında olan eski Cumhurbaşkanı Hamit Karzai’nin adı verilen Kabil Havaalanı son derece önemli. Çünkü ülkenin uluslararası ortama açılan tek kapısı işte o havaalanı. Bu havaalanı Taliban ve El Kaide güçlerinin eline geçerse Afganistan’ın dünya ile bağlantısı kopar. Bu işi kurtarsa, kurtarsa “Türk Askeri” kurtarır. Sürelim Türk askerini çayıra, mevla kayıra… Onlar “ihracata zaten hazırdır. Emir bekliyorlar”… Öyle yabiz de NATO’nun jandarmayız haniBu görev değişikliği sayede Türkiye ile ABD arasındamasadaki sorunların bir kısmı, Afganistan kaldıracı üzerinden düzelebilir. ABD’de yürütülmekte olan kimi hukuk konularının ve davaların üzerine bu sayede Biden da fazla gitmez. Yani kazan-kazan (winwin) durumu… Brüksel Zirvesi’nden çıkan acı tablo budur. Sonunda fatura “Mehmetcik”e kesildi. Yazıklar olsun… ABD kendi askerine harcadığı parayı Türkiye’ye verecek, lojistik destek de sağlayacak, biz de yine askerimizi, dünya uyuşturucu pazarının başkentine yani Kabil’e “ihraç edecek ve Taliban ile El Nusra’nın karşısına dikeceğiz… Yazık değil mi…? Havaalanının kontrolü konusunda Erdoğan, Pakistan ve Macaristan’dan destek alınabileceğini de eklemeyi ihmal etmedi.

Bir başka önemli konu: 24 Nisan’da Biden’ın sözde Ermeni Soykırımı lafını söylememesi için esip gürleyen Erdoğan’a, 23 Nisan’da Biden’dan telefon geldi. Biden, ertesi gün “soykırım deyimini kullanacağını kendisine söylediğinde Erdoğan pek de sesini çıkarmamıştı. Peki, bu kere Brüksel’de ne oldu. Basın toplantısında bir gazetecinin sorusu üzerine; Erdoğan “hamdolsun bu konu gündeme gelmedi” dedi. Şaşmamak elde değil, “hamdolsun” demek, tanrıya şükürler olsun demektir. Erdoğan neden korkuyordu ki bu konunun gündeme gelmemesi üzerine tanrıya şükretti? Benim tarihimin hangi sayfasında utanacağım ve tanrıya sığınacağım bir ayıbım var ki? Bunun soykırım değil, Ermenilerin doğu’da Ruslarla bir olup sivil Türk ve Kürt halkı katlettiğini niye söylemedin ki? Dedesi ve amcaları Ermeni katliamına kurban gitmiş bir ailenin çocuğu olarak bunu soruyorum. Biden bu konuyu gündeme getirmediyse, “hamdolsun diyeceğine 1915 öncesi Doğu illerimizdeki “Ermeni katliamlarını” bu kere de sen gündeme getirseydin ya… Yurt dışında katledilen Diplomatlarınızdan söz etseydin ya…

Diplomaside sözler kadar davranışlar ve hatta “vücut dile” de çok önemlidir. Erdoğan konuklarına, Türk usulü saygı duymak için onlar bacak, bacak üstüne atmazsa, kendi de atmaz. Dün dikkat ettim, Yunan Başbakanı Miçotakis bacak, bacak üstüne atınca bizimki de hemen attı. Yahu orası Türkiye değil Brüksel. Rahat olup da önce sen bu görünümü sergilesene çünkü oralarda bu davranış artık saygının göstergesi değil. Hatta Türkiye’de de artık öyle. Bir dondurmacıda Erdoğan’a yakın oturan bir kızımız külahındaki dondurmasını yalarken bacak, bacak üstüne atmamış mıydı?

Bu mevkilerde İngilizce ve/veya Fransızca bilmemek bazen traji-komik görüntülere sahne oluyor. Aile fotoğrafında Erdoğan Biden’ın yanında ve Merkel’inhemen önünde konumlandırılmış. Bir anons duyuldu: “-maskelerinizi çıkarınız ve 2030 konseptini simgeleyen dijital kuleye dönünüz”.Önce İngilizce, sonra Fransızca yapılıyor anons ve tüm liderler dönüyor. Erdoğan olduğu yerde duruyor. Herkes döndükten epey sonra dönüyor. Fotoğraf aslında bir gerçeğin anlatımı sanki… Tüm liderler Avrupa’nın geleceğine bakarken, bizim liderimiz tam ters yöne bakmaya bir süre daha devam ediyor. Bu da bizim Avrupalılığımızı gösteriyor. Çok üzüldüm, hem de çoook

Basın toplantısına dönecek olursak Erdoğan, Biden ile NATO’nun önündeki 10 yıldaki etkinlikleri, örgütün güvenliğini, S-400’leri, F-35’leri, Suriye’den kaçıp Türkiye’ye sığınan göçmenlerin sorunları, Dağlık Karabağ’a yıllar sonra gelen barışı ve diğer konuları ele almışlar. PKK-PYD konularında her iki tarafın da kendi pozisyonlarını koruduğunu Erdoğan açıkladı. Bunun için üzgün olduğunu da ekledi. Anlaşılan bu konuda bir uzlaşı olmamış. Karbon salınımı, siber suçlar, diğer bölgesel konular da gündeme gelmiş. Anlaşılan bu konuların bir bölümü 45 dakikalık baş başa görüşme sonrasında heyetler halindeki görüşmelerde ele alınmış. Baş başa görüşmede Erdoğan’a, çevirileri daha sonra Merve Kavakçı’nın kızı olduğunu medyadan öğrendiğim, Cumhurbaşkanlığında görevli uluslararası ilişkiler uzmanı bir kızımız yapmış. Basın toplantısında Erdoğan soruları almadan önceden hazırlanmış ve promptura konulmuş olduğu izlenimi veren bir giriş konuşması yaptı. Biden ise CNN International’averdiği demeçte, Türkiye’de “hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı konularında ciddi sorunlar var. Türkiye “otokrasiye” kaymamalı dedi. Bu tek cümlede pek çok anlatım var. Sanki adam Türkiye’nin fotoğrafını çekmiş…

Yunan Başbakanı Miçotakis ile yaptığı görüşmeyle ilgili olarak Erdoğan şunu dile getirmiş: “İkili sorunlarımızı araya üçüncü bir kişi veya ülke sokmadan bire bir masaya getirelim. Bunun için bir özel telefon hattı kuralım, sen beni ara, ben seni… Bunu Yunan Başbakanı kabul etmiş. Ama bu kabul “olmayacak duaya âmin” gibi bir şey. Neden mi? Yahuu Yunanistan AB üyesi, Doğu Akdeniz ve Ege denizi sadece Yunanistan’ın değil, o deniz alanlarının önemli bir bölümü aynı zamanda Avrupa Birliği’nin. Onun için maalesef Fransa, İtalya, Almanya ve diğer AB ülkeleri çıkarları doğrultusunda zengin enerji kaynakları olan bu bölgeleri sadece Yunanistan’ın kontrolüne ve keyfine bırakmazlar. Biz AB Trenini kaçırdığımız için bu bizim kör talihimizdir. Her zaman söylerim; bir örgütte ve onun karar organlarında olmayan taraflar her zaman kaybeden taraftır. Üç nokta…

Anlaşılan o ki bu Zirve pek de istediğimiz gibi gitmedi. Bunun an anlamlı göstergesi de ABD doları ile TL kurundaki oynamadır. 14 Haziran sabahı piyasada 8,30 dolayındaki dolar ertesi sabah 8,60’lara dayandı. Bu zıplama iyi gitmeyen bir şeyleri gösteriyor…

NATO 2030 Konsepti

Brüksel Zirvesi vesilesiyle NATO, önümüzdeki 9 yıl için yeni açılımları içeren çok önemli bir bildirgeyi kamuoyuyla paylaştı. Zirve bildirgesi 79 maddeden oluşan son derece kapsamlı bir belgedir. Bu belge Zirvede başkanların onayına sunulmuş ve kabul görmüş. Bildirgenin tam adı “Zirve Sonuç Bildirgesi”. Bu bildirgenin hangi konuları ele aldığını kimi maddelerinden alıntılar yaparak açıklayayım.

Madde: 3 Terörizm ve siber saldırılarla mücadelede üyeler arası işbirliği,

Madde: 4 Pandemiyle mücadele,

Madde: 6 NATO’nun önümüzdeki yıllarda güçlendirilmesi,

Madde: 7 NATO 2030 hedefine giderken, 2023’ten itibaren üyelerin katkı paylarını artırmaları,

Madde: 8 Askeri ve güvenlik alanları dışında, üyelerin özgürlük ve güvenliklerini koruması,

Madde: 9 Rusya yapılan ikili anlaşmalara karşın, uluslararası hukukun gerektirdiği yükümlülüklere uymuyor. Bu durum devam ettiği sürece Rusya ile diyalog kesilecek,

Madde: 13 Rusya nükleer silahlarını daha da güçlendiriyor. Bunun için de saldırgan ve sorumsuz demeçler veriyor. Bu tutumunu terk etmeli,

Madde: 18 NATO destekli ABD Güçleri 20 yıl sonra Afganistan’dan çekiliyor. Bu ülkenin dünya ile bağlantısını sağlayan Hamit Karzai Havaalanının kontrolünü Türkiye üstlenecek,

Madde: 23 Ordularımız modernize edilecek,

Madde: 49 Kimyasal silahların yasaklanması için çalışılacak,

Madde: 50 Konvansiyonel silah kullanımı desteklenecek,

Madde: 52 Suriye’den Türkiye’ye “balistik füzelerin atıldığına dikkat çekiliyor ve bu silahları Suriye yönetiminin kendi halkına karşı da kullandığı vurgulanıyor,

Madde: 53 Suriye iç savaşı 11. yılını tamamlıyor. Bu savaş NATO’nun güney-doğu sınır güvenliğini tehdit ediyor. Biz buradan “ateş kes” (cessez le feu) çağrısı yapıyoruz. Ayrıca milyonlarca Suriyeliyi misafir ettiği için de üyemiz Türkiye’ye teşekkür ediyoruz,

Madde: 64 AB bizim en önemli partnerimizdir. NATO’nun güvenliği ve ülkelerin huzuru bu ilişkinin temelini oluşturur. Siber saldırı, hava kirliliği gibi konularda birlikte çalışacağız,

Madde: 68 Gürcistan NATO’ya alınmalıdır,

Madde: 70 Batı Balkanlar NATO için son derece önemlidir.

Görüleceği gibi NATO 2030 yılına sadece birkaç maddesini aldığım aslında çok daha kapsamlı olan bu yeni konsepti yaşama geçirerek yoluna devam edecek. Dolayısıyla gelecek 9 yıl sadece Türkiye-ABD ilişkileri açısından değil, NATO’nun kendi iç ve dış dinamikleri açısından da önem taşıyor.

Evet, bir Zirve daha böyle geçti. Geçti ama geride pek çok soru işaretleri bıraktı. Bunların başında da örgütün en etkili iki ordusuna sahip ülkesi olan Türkiye ile ABD arasındaki kimi zaman siyasi, kimi zaman askeri hatta kimi zaman da hukuki sorunlar varlığını sürdürmeye devam ediyor. Kapalı kapılar ardında neler görüşüldüğünü, tarafların birbirlerin yaklaşımlarına ne karşılık verdiğini doğal olarak bilemiyoruz. Acaba taraflar karşılıklı olarak birbirlerinden beklentilerini içeren yazılı belgeler vermişler midir ya da taraflarca bu ve benzer konularda sözlü veya yazılı bir mutabakata varılmış mıdır? Bunları da bilemiyoruz. Ancak önümüzdeki gün ve aylarda iki ülke arasındaki ilişkileri iyi gözlemlersek, bu Zirveden tarafların neleri elde ettiğini, neleri ise elinden kaçırdığını göreceğiz…

Evet, çok konuşulan ve tartışılan bu Zirveden elimizde kalan tek şey (o da kaldıysa tabii), bölük pörçük de olsa “bir parça umut”

Devam edecek…

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.