DOLAR

35,5663$% 0.39

EURO

36,6406% 0.07

STERLİN

43,3635£% -0.13

GRAM ALTIN

3.093,84%0,03

ONS

2.710,18%-0,19

BİST100

9.944,05%0,78

BİTCOİN

3635670฿%3.66543

a

Osman Başıbüyük yazdı: Devleti uyarıyorum, tedbir alın, bankacılık sistemi çökecek!…

Osman Başıbüyük yazdı: Devleti uyarıyorum, tedbir alın, bankacılık sistemi çökecek!…
0

BEĞENDİM

Önümüzdeki günlerin en popüler konusu “Büyük Sıfırlama” İngilizce tabiri ile “The Great Reset” olacak. Nedir bu büyük sıfırlama? Birçok tanımı yapılabilir. Büyük sıfırlamayı basitçe; uluslararası para sisteminin değişmesi olarak tanımlayabiliriz. Evet, doların dünya rezerv para birimi olduğu mevcut para sistemi çöküyor. Parayı kontrol edenler, çöken sistem yerine, yine kendi kontrollerinde yeni bir sistemi dayatıyorlar. Olacakları öngörebilmek için geçmişte neler olmuş bilmemiz gerekiyor.

Altın Standardı

1914 yılına kadar bütün dünyada ‘‘altın’’ para standardı kullanılıyordu. Her ülkenin kendi para biriminin belli bir altın karşılığı vardı. Bir ülkenin parasını altına çevirmek mümkündü. Ülkeler ticaret yapabilmek için hazinelerinde bastıkları para miktarı kadar altın bulundurmak zorundaydı.

Örneğin iki ülke arasında yapılan ticarette, birisi diğerine daha fazla mal sattığında dış ticaret açığı veren ülkedeki altınlar diğer ülkeye transfer oluyordu. Bu yüzden dış ticaret açığı veren ülkelerde sürekli para kıtlığı yaşanmaktaydı. Para kıtlığı fiyatların düşmesine sebep oluyordu. Diğer yandan dış ticaret fazlası veren ülkelerde ise piyasada çok fazla altın dolaştığı için fiyatlar yükseliyordu. Bu sefer aynı malı daha ucuza almak için tüccarlar ucuz ülkelere yöneliyordu. Böylece piyasada bir çeşit denge sağlanmış oluyordu.

Üretimi çok kısıtlı olan bir maden olan altının arzını kontrol etmek çok mümkün olmadığından piyasadaki para miktarını da kontrol etmek mümkün olmuyordu. Piyasadaki para miktarı çeşitli manipülasyonlarla azaltılıp veya artırılamadığından, salgın, savaş ve doğal afet gibi kriz durumlarında ekonomiyi dengede tutmak mümkün olmuyor, sürekli iflaslar yaşanıyordu.

O dönemde büyük bankerler merkez bankası vazifesi görüyor, devletlere borç veriyorlardı. Ancak yine de altına dayalı para sistemi, tamamen devletlerin kontrolündeydi. Büyük bankerlerin devletleri kontrol etmesi söz konusu değildi, ancak ellerindeki altın rezervi kadar dünya siyasetinde etkili olabiliyorlardı.

Savaş öncesi dünyanın büyük bankerlerinin bir kısmı Avrupa’dan Amerika’ya göç etmişti. Ancak ABD’nin dünya siyasetinde kayda değer bir etkisi yoktu. Çağ, imparatorluklar çağıydı. İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya-Macaristan, Çarlık Rusyası ve Osmanlı hepsi birer imparatorluktu. Hem siyasal hem dinsel hem de askeri gücü tekelinde bulunduran imparator, kral veya sultanları sadece sınırlı ekonomik güç ile yönlendirmek mümkün olmuyordu.

ABD’de bir kral yoktu. Kralın olmaması bu yeni dünyaya göç eden büyük bankerlere şunu öğretti: Kralları, sultanları satın almak mümkün değildi, ama demokrasilerde bir milletvekilini, bir bakanı hatta bir başbakanı satın almak mümkün olabiliyordu. Hele bunlar biraz paraya düşkün ve yolsuzluğa bulaşmışlarsa işler çok daha da kolay yürüyebilirdi. İktidardan düşme korkusu, bir sonraki seçimi kazanma mecburiyeti ve iktidar olmak için paraya duyulan ihtiyaç, seçimle gelen siyasetçileri kontrol edilebilir kılıyordu. Cumhuriyet rejimi ve demokrasi, küresel sermaye için daha elverişli bir yönetim sistemiydi. Artık imparatorluklara son verilmeli, milliyetçilik akımlarıyla parçalanan imparatorluklardan Cumhuriyet ile yönetilen küçük ülkeler oluşturulmalıydı. Tabi bütün bunlar yapılırken dünya para sistemi de değiştirilmeli küresel sermayenin daha etkin olduğu yeni bir para sistemi kurulmalıydı.

Kâğıt Para Sistemine Geçiliyor

1. Dünya Savaşı yaklaşırken dünyada ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyordu. 1907 yılında Wall Street (Amerikan Borsası)’te yaşanan çalkalanma büyük bir panik yaratmış, herkes bankalara hücum ederek parasını çekmek istemişti. Bankaların hepsi özeldi, halktan topladıkları mevduatı yatırımcılara kredi olarak dağıtıyor veya devlete borç olarak veriyorlardı. Bankalar, “kaydi para” adı verilen sistemde, kendilerine yatırılan paradan çok daha fazlasını kredi olarak dağıtabiliyorlardı. Panikle insanlar paralarını aynı anda çekmek isteyince bankaların bu miktarı karşılaması mümkün olmadı. Çünkü paranın altın karşılığı vardı, fazladan para yaratmak mümkün değildi.

Finans devi J.P. Morgan, batan bankaları kurtarmak için elinden geleni yapmış, ama ekonomik gücü yeterli olmamıştı. Benzer krizleri tekrar yaşamamak için J.P. Morgan, uzun süredir düşündüğü merkez bankası fikrini Federal Hükümete dayattı. Sonunda Başkan Woodrow Wilson, 23 Aralık 1913 tarihinde Federal Rezerv Yasası’nı imzalayarak, 12 Federal Rezerv bankasına ekonomik istikrarı sağlamak için para basma yetkisini verdi. Artık esnek bir para politikası vardı. Yaşanacak bir krizde halk panikle bankalara hücum ettiğinde, vatandaşa yeşil kâğıt basılıp verilecek ve böylece büyük bankaların batması önlenecekti. Para babalarının serveti hep güvencede olmalıydı.

12 Federal Rezerve Bankasından en büyüğü olan New York Rezerv Bank kilit konumdaydı. Para politikasını ise bütün Federal Merkez Bankalarının tepesindeki Federal Rezerv Kurulu belirliyordu. Bütün bu sisteme Amerikan Merkez Bankası (Federal Rezerv – FED) adı verildi. FED, ilk defa 1914 yılında Federal Rezerv Notu adında yeni bir para birimi bastı. Böylece “dolar” doğmuş oldu. Bu yeşil kâğıdın bir altın karşılığı yoktu. Arkasında sadece devlet garantisi vardı. Kâğıdın üstünde yazan değeri Amerikan Devleti ödemeyi garanti ediyordu. FED’e para basma yetkisini Hükümet vermişti, ama bu kurum Hükümetin kontrolünde değildi. Böylece Merkez Bankası hisselerini elinde bulunduran sekiz aile parayı yaratma gücünü ellerine geçirmiş oldu.

Bu yeşil kâğıdın ilk basıldığı dönemde ABD dışında hiçbir değeri yoktu. O zamanlar ABD ekonomisi, dünyanın en büyük ekonomisi olarak Britanya ekonomisini geride bırakmıştı. Ancak İngiltere halen dünya ticaretinin merkeziydi. İngiliz sterlininin arkasında altın vardı ve birçok ülke ticaretini İngiliz sterlini ile yapıyordu. 1. Dünya Savaşı bu düzeni değiştirecekti. Savaş patlak verdiğinde birçok ülke askeri harcamalarını kâğıt parayla ödemek için altın standardını terk etmek zorunda kaldı. Savaş sonunda Avrupa ekonomileri çökmüş, imparatorluklar parçalanmış, cumhuriyetle yönetilen ulus devletler türemişti. Parada altın standardı mecburen terk edilmişti. Artık en güçlü para kendi topraklarında savaşı yaşamayan ABD’nin parası olan dolardı. Büyük bankerler istedikleri dünya düzenini nihayet kurmayı başarmıştı.

Dolar Altına Dayalı Rezerv Para Birimi Yapılıyor

Fakat doların saltanatı uzun sürmedi. FED’in para arzını idare edememesi ve karşılıksız olarak basılan dolarlar “1929 Buhranı”na sebep oldu. Buhran bütün dünyayı vurmuştu. Özellikle sanayileşmiş şehirlerde sokaklar işsiz ve evsizler ordusuyla doluydu. Tarımsal üretim düşmüş, gıdaya ulaşım zorlaşmıştı. Mal ve hizmetlerin üretiminde dünya çapında %42’lik bir düşüş yaşanmış, dünya ticareti %65 oranında azalmıştı. Bu derin ekonomik krizden çıkışın tek yolu vardı; savaş. Savaş, otomatikman işsizliği ortadan kaldıracak, işsiz nüfusun bir kısmı ölecek, duran fabrikalar silah üretmek için yeniden çalışmaya başlayacaktı. Savaşın yarattığı yıkımdan yeni bir para sistemi ve yeni bir dünya düzeni inşa edilecek çıkılacaktı. Bu arada bankerler de çok para kazanmış olacaktı.

2. Dünya Savaşı, topraklarında savaş görmeyen ABD hariç savaşan bütün ülkeleri yıktı. Yeniden inşa ihtiyacı, ekonomilerin büyümesi demekti. Hem ekonomik büyümeyi hem dünyayı kontrol edecek bir sistem kurulmalıydı. Savaş sonrası galip devletler yeni dünya düzeni için pazarlık masasına oturmuştu. Hiroşima ve Nagazaki’ye birer atom bombası atarak dehşet verici bir güç gösterisiyle masaya oturan ABD, yeni dünya düzenini herkese dikte ettirdi. Masada devlet temsilcileri oturuyordu ama hepsinin arkasında Küresel Sermaye ya da bir başka deyişle “Vatansız Para” vardı. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Ticaret Örgütü’nün ilk nüvesi GATT kurulmuştu. ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir beldesi olan Bretton Woods’da toplanan BM para ve finans konferansında imzalanan anlaşma ile ABD doları dünya rezerv para birimi yapıldı. Dünyada ticaret artık Amerikan doları ile yapılacaktı. Doların altın karşılığı vardı. 35 dolara 1 ons altın (3,103 gr) alınabiliyordu. Dolar tekrar en güçlü para olmuştu. Dolayısıyla doları yaratma yetkisini elinde tutan aileler de yeniden tahtlarına oturmuştu.

Petro-Dolar Sistemine Geçiş

Fakat bu düzen de uzun sürmedi. Savaşta yıkılmış Avrupa yavaş yavaş kendisini toparlayıp tekrar üretime başlamış ve pazar kavgasına yeniden katılmıştı. Tüm dünyaya mal satarak para kazanmaya başlayan Avrupa ülkeleri, bir süre sonra ABD’ye; “alın yeşil kâğıtlarınızı verin altınımızı” demeye başladı. FED’in Avrupalı ülkelerin altın talebini karşılayacak miktarda altın stoku yoktu. ABD Başkanı Richard M. Nixon, 1971’de doların altın karşılığı olmadığını dünyaya ilan etti. Bretton Woods anlaşması çökmüştü. Dolar hızla değer kaybetmeye başladı. Doların zayıflamasıyla birlikte doları yaratma gücünü ellerinde tutan Vatansız Para da (Küresel Sermaye) zayıflıyor, sekiz aile dünyanın kontrolünü ellerinden kaçırıyordu. Acilen batmakta olan dolar kurtarılmalıydı.

Nükleer silahların yaygınlaştığı bu dönemde yeni bir savaş dünyanın sonu olabilirdi. Yeni para sistemini hayata geçirmek için daha küçük bir savaş gerekliydi. Çözüm yolunu ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger buldu. 1973 yılında Yom Kippur savaşı cereyan etti. Araplar kutsal bayramında İsrail’e saldırmıştı. Perde arkasında tezgâhı kuran Arapları saldırıya teşvik eden ABD idi. Vatansız Para (Küresel Sermaye) her zaman olduğu gibi dindaşları olan Yahudileri yem olarak kullanmıştı. Savaş başlangıçta Arapların lehine gelişse de ABD olaya müdahil olunca İsrail’in galibiyetiyle sonuçlandı. Araplar utanç verici bir yenilgi almışlardı.

Bunun üzerine Suudi Arabistan liderliğindeki Petrol Üreten Ülkeler Birliği (OPEC), Batılı ülkelere petrol ambargosu uygulamaya başladı. Ambargoyla birlikte petrol fiyatı birdenbire %400 arttı. Bu arada ABD ile Suudi Arabistan perde arkasında gizli bir anlaşma imzalamıştı. Ortadoğu’da sömürgecilerin kurduğu krallıklar birer birer yıkılıyordu. ABD, Suudi Kraliyet ailesinin iktidarını garanti edecek onlarda bunun karşılığında petrolü sadece ve sadece dolar ile satacaklardı. Dünyanın birçok ülkesi petrol ithalatına muhtaçtı. İthalat için artık merkez bankalarında öncesine göre dört katı daha fazla dolar bulundurmak zorundaydılar. Petrolün dolarla satılması dolara olan ihtiyacı artırdı. Böylece petrol-dolar para sistemi doğmuş oldu.

Petro-Dolar Sistemi Çöküyor

Petro-dolar para sistemi küresel sermaye açısından uzun süre düzgün yürüdü. Federal Hükümet, paraya ihtiyaç duyduğunda borç senedini FED’e veriyor, o da ihtiyaç duyulan parayı basıp ABD Başkanının cebine koyuyordu. Bu yöntemle ABD’nin borcu 2008 yılında 10 trilyon dolara ulaşmıştı. Ancak karşılıksız basılan dolar sorun yaratmıyordu. Çünkü yabancı yatırımcılar güvenli liman olarak düşündükleri ABD Hazine bonolarını satın alıyorlar ve dolayısıyla piyasaya sürülen dolarlar bu yöntemle emilerek tekrar ABD’ye döndürülüyor, böylece doların değeri korunabiliyordu. Ancak 2008 yılında yaşanan emlak kriziyle birlikte en büyük yatırım bankası Lehman Brothers’ın iflas etmesi, 1907 yılında yaşanan krizin bir benzerini tetikledi.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.