34,7999$% 0.27
36,8294€% -0.07
44,4413£% -0.01
2.942,59%0,29
2.631,51%0,02
10.081,00%1,46
3471666฿%2.43812
21 Mayıs 2024 Salı
CHP NEDEN YUMUŞADI…
OSMANLI TOPRAKLARINDA DEMİRYOLU REKABETİ VE ÇOK TARTIŞILAN AMERİKAN CHESTER PROJESİ
NEW-YORK’TAN SOÇİ’YE SAVRULURKEN…
O sadece bir sanatçı değildi, bir filozoftu : Neşet Ertaş
ULUSAL PARANIN DEĞERİ
Değerli vatandaşlar, bir yumuşama, bir normalleşmedir gündemdeki yerini koruyor. Bu konuda MHP Genel Başkanı Bahçeli, Erdoğan ve Özel görüşmesi sonrası dillendirilen yumuşama açıklamalarını değerlendirerek, “yumuşama beklentimiz usulde değil, üslupta olmalıdır. Usul, esastan önce gelmektedir” diyerek gündemdeki yerini aldı. Yani, iktidarın politikalarına uyum sağlayacaksınız mesajı ile sığınmacıları korumaya, ekonomiyi yok etmeye, zenginin daha zengin yapılacağına, madenlerimizin yandaşlara peşkeş çekilmesine devam edileceğini ama CHP yönetiminin bu konularda aykırı bir üslup kullanamayacağını ifade ediyor. Oysa, özellikle tek adam rejimine geçiş sonrası insanlarımızın yoksullaşmasına sebep olan tek adam rejimin değişmeyeceğini ve hatta tartışma konusu dahi edilemeyeceğini dikte ediyor. Sayın Bahçeli’ye, ülkeyi batıran üslup değil, uygulanan politik esaslar olduğunu hatırlatmak isterim. Nedir bunlar;
Faiz sebep, Enflasyon sonuçtur politikası, mültecilerin barınması ve vatandaşlık gibi ayrıcalıklar çerçevesinde harcanan milyar dolarlar politikası, tek adam rejimine geçiş politikası, söylem ve eylemlerle toplumun kutuplaştırılması, milli gelirin paylaşımındaki adaletsiz uygulamalar, Anayasanın askıya alınması politikası, insanlarımızın yoksullaşması, emeklilerin çırpınışı, milyonlarca insanımızın açlığa mahkum edilmesi, sözde komşu ülkelerin toprak bütünlüğü adına Mehmetçiklerimiz şehit olurken mülteci gençlerin Antalya kıyılarında nargile tutturmasına sebep olan politikalar. İşte esas dediğiniz şeyler bunlar sayın Bahçeli.
Bahçeli, Haymana toplantısında ise “yumuşama kisvesi altında yumuşakça olmamızı, köşelerimizin törpülenmesini, sesimizin kısılmasını, irademizin kırılmasını hiç kimse beklememeli, böylesi bir tarihi yanlışa da tavsiyem heves etmemelidir” diyor. Yani, susun oturun yerinizde diyor. AKP ve koşulsuz destekçisi MHP yönetimlerinin ülkemiz insanına yaptığı bu zulmü, yönetimde emperyal güçler olsa dahi bu zulmü yapmazlardı. İktidar her şeyin farkında ama gözleri kör, kulakları sağır, vicdanları yok ki. Hem duymuyor hem de görmüyor oyununu halka kabul ettirmeye çalışıyor ve bunu da yerli ve milli olarak lanse ediyorlar. Hadi oradan! Halkı aptal yerine koymak aptallığın daniskasıdır. Halk yerel yönetimde ilk adımını attı. Attı ama birinci parti olan CHP neden yumuşadı sorusunu vatandaş soruyor ancak mantıklı bir cevap da alamıyor. Çünkü; AKP iktidarında, CHP kamuoyunda tartışılan tüm konularda Meclise verdiği önergelerin tamamı reddedildiği halde neden yumuşama oyununu oynar bilinmez ki bunların bazıları;
Sayın Özel, yukarıdaki örnekler geleceğe ayna tutmakta değil mi? muhalefet partilerince verilen önergelerin tamamı meclis çoğunluğu anlayışı ile reddedilmiş olmasına rağmen CHP Genel Başkanı Özel’in yumuşama ve/veya normalleşme anlayışı ile bu duruma sebep olanlarla bir arada olmasının anlamı var mı? Halk size oyunu hakları korunsun diye verdi, sizler ise mevcut iktidarın rahat çalışmasını yani ülkeyi uçurumdan atmasına destek vererek halkımızı hayal kırıklığına uğratıyorsunuz. Sizin bu tutumunuz hükümet yetkililerini de cesaretlendiriyor.
Lüks ve şatafat son sürat devam ederken ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, daha önce “Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü’nün” aylık 700 bin lira kira ile kullandığı ancak bu kiranın yüksekliği nedeniyle terk ettiği binayı ek bina olarak kiraladı. Tadilata alınan binanın kirası ne kadar bilinmiyor. Ayrıca Ekrem İmamoğlu’nun gazetecilerle İtalya’ya özel uçakla gitmesinin anlamı ne. Hani tasarruf vardı? Birde seçimlerden birinci parti olarak çıkan bir CHP vardı. Sahi var mı ki.?
DOĞRU PARTİ olarak destek verdiğimiz CHP’nin Genel Başkanı Özel’in neden yumuşadığını, erken seçinden neden kaçtığını, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin övgü ve tavsiyeleri mi yoksa basına açıklama dahi yapılmayan toplantıda alınan bir karar gereği mi? ya da kendisine verilen göreve sadık kalma sözü mü? Gerçekten CHP seçmeni ve bizler tatmin edici bir cevap beklediğimizin bilinmesini istiyoruz.
Selam ve Saygılarımla
Değerli vatandaşlar, AKP iktidarı döneminde devlet, devlet olmaktan çıkarılarak AKP devletine dönüşmesi ile ekonomide çöküş kaçınılmaz olmuştur. Çünkü hukukun üstünlüğü yerini üstünlerin hukukuna bırakması, siyasetin ülke insanı yerine saray ve eşraflarını koruyan bir yapıya dönüşmesi, her alanda ahlaki değerlerin ortadan kalkması, sosyal ilişkiler de menfaatlerin esas alınması, ulusal savunmanın zafiyete uğratılması, eğitim ve sağlık sisteminin çökmesi gibi demokratik katmanların yok edilmesi sonucu ekonomiyi ayakta tutmak mümkün olmamıştır.
Özetle; Alım gücü azalmış, enflasyon ve döviz artışı kontrol altına alınamamış, gelir dağılımındaki adaletsizlik yoksulluğa sebep olmuş, saray ve eşrafı lüks ve şatafat içerisinde yaşarken toplumun büyük bir kısmı ucuz ekmek ve et kuyruğunda beklemek zorunda bırakılmış ve ülkemizde önce ekonominin çöküşü, sonra da toplumsal yaşamın kabuk değiştirmesiyle sonuçlanmıştır.
Bu çöküşün mimarı Erdoğan ve AKP yönetimine halkımız 31.Mart seçiminde kırmızı kart göstererek farkındalığını ortaya koymuştur. Erdoğan, önümüzde daha 4 yıl var demesine rağmen ekonomideki çöküşü önlemede etkin olamayacağı için, AKP iktidarının devamı için alternatif yollara baş vuracaktır.
Bu yollardan ilki, 2015 seçimleri sırasında yaşatılan olayların benzerini, alternatiflerden biri olarak DEM üzerinden yaratacağı, demokrasi gereği diyerek VAN örneğinde olduğu gibi doğu ve güneydoğu bölgesinde de kargaşa ve kaos ortamı oluşturmaya çalışacaktır.
Ayrıca Ortadoğu’da İran-İsrail gerginliğinin bölgede oluşturacağı güvenlik sorunlarının ülkemize sıçraması söz konusu olacağından Erdoğan, işte biz olmazsak ülkede huzur yok diyerek partneri MHP aracılığı ile ya da direk kendileri bir erken seçim kararı alarak 2015 kasım seçimlerinde olduğu gibi bir sonuç almak isteyeceklerdir.
Bir diğer alternatif ise Erdoğan’ın, olası bir seçimde kaybedeceğini düşünerek başkanlık sisteminin sorunların kaynağı olduğunu kabul edip parlamenter sisteme geçişle birlikte seçime gidebilir. Bu AKP için varlığını koruma adına daha gerçekçi ve muhalefetin de itiraz etmeyeceği bir seçenek olacaktır. Yani, siyasi çıkarlar ön planda tutulacağı gerçeğinden hareketle ülkemizi zor günler bekliyor.
AKP iktidarlarının sebep olduğu ekonomik, sosyal ve siyasal düzendeki bozulmalar yurttaşların yaşamında karmaşa yarattı ve kaotik bir ortam oluştu. AKP iktidarının yarınından ümidi kesmiş, dünün götürdüklerinden yaralı ve yorgun Yurttaşlarımız; bu seçimde AKP ve larvaları ile koşulsuz destekçisi MHP’ye “geçmiş, geleceğimiz olmayacak” demiştir.
Seçimde birinci parti olan (ki oylar AKP’nin gitmesini isteyen vatandaşlara ait olduğu unutulmamalı) CHP’nin takınacağı tavır iktidara yürümesinde belirleyici unsur olacaktır. Ancak gördüğümüz kadarıyla CHP’nin tüm bu varsayımlara karşı bir projeksiyonunun olmadığıdır. Bunu CHP yönetiminin bir uyarı olarak dikkate alması yanında Umarız ki geçmişte yapılan yanlışlardan dönme erdemini gösterir ve yola DOĞRU siyasilerle devam ederek halkımıza umut olur. Aksini düşünmek dahi istemeyiz.
DOĞRU PARTİ olarak, beklentimiz ve inancımız odur ki, Muhalefetin geçmişten ders alacağı ve gelecekle ilgili sağlıklı planlar yapacağıdır. Böylece ülkemizde iktidar değişiminin barış ve uzlaşma yoluyla tamamen demokratik yöntemlerle yaşama geçirilmesi ve toplumun dengelerinin yerine oturtulması mümkün olacaktır. CHP yönetimi günümüz şartlarında her şeyi tek başına yapamayacağını bilmelidir. 7.Nisan.2024
Selam ve Saygılarımla
Cezmi Orkun
Değerli vatandaşlar, vur patlasın çal oynasın misali, siyasi partilerin oldukça yoğun geçen seçim çalışmaları, halkın gündeminde gereken ilgi ve alakadan yoksun. Çünkü; vatandaşın derdi seçim değil geçim. Gıda enflasyonunda ki yüzde 500 artışlar karşısında eriyerek eline geçen maaşıylageçinmenin imkansızlığını yaşıyor vatandaş. İlgili bakanın açıklamaları, 1.Nisan sonrası sözde çözüm adına ileri sürülen tedbirlerin bu günleri aratacağını ve mevcut yaraların kanamaya devam edeceğini gösteriyor.
Günümüzde AKP’nin; algı teorileri, yalan ve dolanlarınınhalk nezdinde bilinir olması, başta açlığa mahkum edilen emekliler olmak üzere vatandaşın iktidara karşı eleştirel tavır almaları sonucu AKP yönetimi yerel seçimler üzerinden;Büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere belediye başkanlarının cumhur ittifakı adaylarının kazanması halinde,o yöre insanları lehine yedi maddeden oluşan ve seçimlerden sonra uygulanması planlanan emekli destek paketi adıyla emekliler üzerinden insanımıza umut aşılama çabasında… ya tutarsa !
AKP ve Erdoğan, saray ve eşrafı ile yandaş/paydaş şirketlersöz konusu olduğunda kaynak bulurken, halkımız ve özellikle emeklilerimiz söz konusu olduğunda nedense kaynaklar tükenmiş oluyor. Yani, merkezinde halkın olmadığı bu anlayışın temsilcisi olan AKP ve Erdoğan’ın, şimdi de emekliler yılı kapsamında destek paketi hazırladığını basında görüyoruz. Paketin İçeriğinde emekliler için;
Hususlarının yer aldığı görülüyor. 23 yıllık iktidarlarında bunları yapmayan AKP, bundan sonra mı yapacak? Elbette yapmayacak ! yapmadı da zaten. AKP ve Erdoğan’ın tek amacı, yerel seçime katılan adaylarının başkan yapılmasıdır. Sonrası, her seçim de olduğu gibi…
Halkımız yine aldanan ve aldatılan olacak. Şöyle ki, çaresizlik sarmalında yer alan emeklilerin hangi parayla tatil yapacağı, kredi kullanması durumunda kredi geri ödemelerini nasıl ve hangi parayla yapacaklarını, barınma desteğinin kimler tarafından nasıl verileceği belirsizliğini korumakta ve iktidarın,
UMUT aşısı olarak sunduğu ve emekli vatandaşlarımızın gazını alma amaçlı bir paket olduğunu insanlarımız fark ederek aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemez diye ümit ediyorum. Bilinmeli ki, vatandaştan alınan vergileri gelir getirici bir kaynak aracılığı ile yoksulluğu ortadan kaldırmak yerine yoksulluğu devam ettiren ve yönetmeye çalışan bir AKP iktidarı var.
Seyyanen zam yapılmasına karşı olan Erdoğan ve AKP yönetimi “Bizim emeklilerimiz aldıkları maaş ile hayatlarını idame ettiremiyor, kirasını ödeyemiyor ve tatil yapamıyor”itirafı ile aslında bu kesimi de kendisine bağımlı bir hale getirmek istiyor.
EMEKLİLERİMİZ İÇİN SEÇİM KANDIRMACASI DESTEKLER AÇIKLAYACAĞINIZA, EMEKLİNİN HAKKI OLAN ÜCRETİ VERMENİZ EN ÖNEMLİ VE TEK DESTEKTİR. GERÇEK OLAN HAKKINI ALAN EMEKLİ, YAŞAMI İÇİN GEREKLİ HUSUSLARI KENDİSİ SAĞLAYACAKTIR.
Yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve artan döviz kuru nedeniyle toplumun büyük bir kesiminde hissedilen alım gücü yetersizliği özellikle emekli kesimi, sefil bir yaşama mahkum etmiştir. Bu nedenle esas olan, sabit gelirli ücretli kesimin korumaya alınması ve kaynakların bu gruplara aktarılmasıdır. Ancak dedik ya AKP anlayışında halk YOK ki. Halkımız ve de özellikle emeklilerimiz, yaşam koşullarının iyileşmesini beklerken iktidarın yine acı reçetesiile birlikte bir umut aşılamaya çalıştığını görüyor. İnanın ki, sonu hüsran olacak sahte bir UMUTaşılanıyor.
Değerli vatandaşlar, ÇED(Çevresel Etki Değerlendirmesi)’in yönetmelikte geçen tanımı, Gerçekleştirilmesi planlanan projelerin (ki; Kimya-petrokimya-ilaç ve atıklar, Sanayi tesisleri, Tarım-orman-su ve gıda, Ulaşım-altyapı ve kıyı yapıları, Enerji, Turizm ve konut ile Madencilik Sektörleri) çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesi, projelerin takibi ve kontrolü kapsamındaki çalışmalar olarak yer almaktadır.
ÇED’ in amacı ise; Ekonomik ve sosyal gelişmeye engel olmaksızın, çevre değerlerini ekonomik politikalar karşısında koruyarak, yeni proje ve gelişmelerin; çevreye olabilecek sürekli veya geçici olumsuz etkilerinin sosyal sonuçlarını ve alternatif çözümlerini, ilgili tüm tarafların görüş, kaygı ve önerilerini de dikkate alarak işletme öncesi-esnası ve sonrasını da içine alan bir süreci gerçekleştirmektir.
Ülkemizde ÇED ile ilgili 1993 yılında yapılan ilk düzenlemeyi takiben bugüne kadar 17 kez kısmi, 6 kez de tamamen değiştirilen yönetmelik, bir kez daha 29.07.2022 tarih ve 31907 sayılı resmi gazetede yayımlanarak değiştirildi. Yeni yönetmelik, yöre halkı ve STK’ları tamamen sürecin dışına itmiştir.
2021 yılında Çevre Kanunu’na geçici 3. madde olarak konulan ve çok sayıda büyük projeye ÇED muafiyeti getiren değişiklik AYM tarafından durdurulmuş ve gerekçeli kararı henüz açıklanmamışken, mahkemenin reddettiği maddenin yeniden yönetmeliğe dahil edilmesi AYM’nin kararının bakanlıkça tanınmadığını göstermiştir. Özetle, söz konusu yönetmelik değişikliğinde,
Değerli vatandaşlar, madencilik sektöründen örnek vermek gerekirse, kırma–eleme–yıkama ve cevher hazırlama işlemlerinden en az birini yapan tesisler, ÇED uygulanacak proje olmaktan çıkarılmıştır. Madencilik faaliyetleri yapan bu tesisler; çevre ve insan sağlığını doğrudan etkileyen kimyevi atık, toz ve duman gibi ürünlerin ÇED sürecinedahil edilmemesi, yeşil kalkınmaya nasıl bir katkı sağlayacağı şaibelidir. Özellikle bu tesislerin mevzuat gereği yasaklanan zeytinlik sahalarda kurulması ve işletilmesi bu düzenlemenin yaratacağı olası zararları tahmin etmek zor olmayacaktır.
Yeni ÇED Yönetmeliğinin çevresel demokrasiye gerçekten bir katkı sunduğunu söyleyebilmek için, özellikle çevresel konularda halkın karar verme süreçlerine katılımı, söz ve karar hakkını garantiye alan düzenlemeleri içermesi gerekir. Ancak, Halkın bu süreçlere dair söyleyeceği sözün, vereceği kararın İdare katında dikkate alınacağına dair bir düzenleme yoktur. Bu değişiklik, mevcut ÇED süreçlerinde haklarının nasıl ihlal edildiğini çok iyi bildiğimiz yurttaşların en önemli destekçileri olan, uzmanlıkları, kampanyaları ile yöre halkına destek veren dernek, barolar, meslek odaları ve vakıflar gibi önemli tüzel kişi örgütleri ÇED süreçlerinden çıkarılmıştır.
Yönetmeliğin; “Olumlu veya gerekli değildir kararı verilmiş olan ÇED projeleri için …. Engel teşkil edecek; doğal afet, olağanüstü hâl, idari yargı kararları varsa ….” İfadesinde, yargı kararı da mücbir sebepler arasına alınmış. Oysa yargı kararları hiçbir şekilde mücbir sebep kapsamına alınamaz. Çünkü, yargı bir projehakkında iptal kararı vermiş ise, dava edilen projeye verilenizinlerin hukuka aykırı olduğu sonucu çıkar. Fakat, yeni yönetmelikle, idari yargı süreçlerinin mücbir sebep kabul edilmesi, aslında yatırımcıya hukuk dışı bir güvence verildiğini gösteriyor.
Mevcut AKP yönetiminin bu yönetmelik değişikliği ileamacı, sürdürülebilir yaşam, çevresel demokrasi ve katılım haklarını korumak değil, yandaş-paydaş yatırımcıların önündeki engelleri kaldırmaktır. DOĞRU PARTİ, söz konusu değişiklik ile çevre–doğa ve gelecek kuşakların haklarını ihlal eden bu ve benzeri düzenlemeleri yeniden ele alacak ve yöre insanlarının istekleri doğrultusunda düzenleme yapacaktır. Çevre ve insan sağlığı kırmızı çizgimizdir.
Selam ve Saygılarımla
Cezmi Orkun
Değerli vatandaşlar, AKP yönetiminin yirmi yıllık iktidarı sonunda vergi gelirleri, merkez bankasındaki 128 milyar dolar, doğal afetler için biriken yardım paraları ve satılan tüm varlıklardan elde edilen milyar dolarlar nereye harcandı bilen yok, milletine hesap veren yok. Ayrıca, iç borç toplamından daha fazla faiz ödeyen, cari açığı 11 milyar dolar olan, kasası 60 milyar dolar ekside olan ülkemizin, ekonomisi çökmüş, yoksulluk ve açlıkla mücadele eden halkımızın, yüksek enflasyon nedeniyle %90’ı yoksullaşmış, saray ve eşrafının içerisinde yer aldığı yaklaşık %10 oranındaki kesim ise servetlerine servet katmıştır.
Bu durumdan en çok, ekonomik büyüme ve toplumsal gelişmenin temelini oluşturan ve toplam sayıları 20 milyonun üzerinde olan esnaf, memur, işçi, çiftçi ve emekliler etkilenmektedir. Halkımız bilmeli ki, dini siyasete alet eden Siyasi İslam anlayışında
Zengin ve fakir eksenli bir ekonomi anlayışı hakimdir. Bunlardan fakir kesimin ekonomik yaşama ciddi bir katkısı olmaz, üretimi elinde bulunduran zengin kesim ise daha fazla kazanç elde edeceğinden dengesiz bir gelir dağılımına sebep olur.
Ekonomik kriz içerisindeki ülkemizde, mevcut yönetimin yaptığı zamların sürekliliği, milli gelirimizin adil olmayan paylaşımı vs. gibi etkenler, insanlarımızı her geçen gün daha da fakirleştirmekte, açlık ve sefalete sürüklemektedir. Kriz ortamı, insanlarımızı Çaresizlik ve umutsuzluğa itmekte ve toplumumuzda cinayet, çocuk ölümleri, obezite, çocuk yaşta hamilelik, depresyon ve mahkûm sayısında artış gibi olumsuzlukların yaşanmasına neden olmaktadır.
Değerli vatandaşlar, ülkemiz; mevcut AKP yönetiminin kutuplaştırıcı politikaları ile,
Her alanda çöküş yaşıyor.
Uygulamaları, bu çöküşün temelini oluşturmaktadır.
AKP iktidarı ve koşulsuz destekçisi MHP, bu çürümenin baş sorumluları olup oturdukları yerden kalkmamak için içeride ve dışarıda her yolu deneyeceklerdir. Çünkü, suçlarını örtmek için koltuğa mahkum olmuşlardır.
Bir örnek vermem gerekirse; AKP yönetimi, bir dilim ekmeğe muhtaç ettiği vatandaşlarımıza sosyal yardım adı altında kömür, yiyecek vs. dağıtarak, yardıma muhtaç halkımıza, ben olmazsan bu yardımlardan mahrum kalırsın algısı yaratıyor. Bilinmeli ki yapılan bu yardımlar sürekli olmayıp, AKP yönetimi sadece, kendi siyasi geleceği için koz olarak kullanıyor.
DOĞRU PARTİ iktidarında “sosyal yardım vatandaşlık hakkıdır” inancıyla, doğumdan ölüme kadar herkese “temel vatandaşlık geliri” ödeme sistemi çerçevesinde insanlarımız onurlu ve vatandaşlık şuuru içerisinde kimseye muhtaç olmayacaktır.
Değerli vatandaşlar, halkını seven ve saygı duyan bir yönetim, halkımızı aldatmaz, yalanlarına alet etmez, kendileri lüks ve şatafat içerisinde yaşarken milleti açlık ve sefalete mahkum etmez, kutuplaştırmaz, zulmetmez hatta ağlanacak duruma sokmaz. Şimdi siz söyleyin, mevcut yönetimin anlayışında sizlere sevgi ve saygı var mı?
DOĞRU PARTİ kadroları, halkına olan sevgi ve saygı ekseninde, halkımızın ülkemiz gelirlerinden, yani GSMH dan hak ettikleri payı almasını ve paylaşımda adaleti sağlayarak halkımızın rahat ve huzurunu temin edecek bilgi ve duyguya sahiptir. Önceliğimiz, T.C. için BEKA sorunu haline gelen ve vatanımız üzerinde kara bulutların dolaşmasına sebep olan AKP ve MHP’yi sandığa gömerek ülkemizi her alanda ileriye, aydınlık geleceğe taşımak olacaktır.
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun
Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı
(Enerji, Tabii Kaynaklar ve Madencilik Politikaları Başkanı)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.