DOLAR

36,2325$% 0.36

EURO

38,0506% 0.41

STERLİN

45,6639£% 0.48

GRAM ALTIN

3.370,16%-0,82

ONS

2.892,46%-1,22

BİST100

9.877,59%-0,37

BİTCOİN

3528943฿%2.04225

a
  • Yeni Sayı
  • Tarih
  • 20 Haçlı Devletine Karşı Osmanlı: 1396 Niğbolu Savaşı

20 Haçlı Devletine Karşı Osmanlı: 1396 Niğbolu Savaşı

20 Haçlı Devletine Karşı Osmanlı: 1396 Niğbolu Savaşı
0

BEĞENDİM

Savaş Öncesi Durum

Niğbolu Savaşı tarihçiler tarafından Orta Çağ’ın son büyük Haçlı Seferi olarak nitelendirilmektedir. 20 farklı Haçlı devletinin Osmanlı’ya karşı bir araya geldiği bu savaşa Osmanlı Devleti tek başına katılmıştır. Niğbolu bölgesi Osmanlı Devletinin eline ilk defa 1394 yılında geçmiştir. O dönemlerde Bulgar Çarı İvan Şişman’ın geçici başkenti olan Niğbolu, 2 sene sonrasında büyük bir savaşa sahne olmuştur. İvan Şişman’ın kardeşi İvan Srtasimis ise hâlâ Vidin Kalesini elinde bulundurmasına rağmen Osmanlı Devletine yıllık haraç ödediği için vasal bir devlet yöneticisi konumundaydı. Bunun dışında Osmanlılar Macaristan sınırına kadar olan bölgedeki bütün devletleri himayelerine almışlar ve bu sebeple Macaristan’la sınır komşusu olmuşlardır. Ayrıca Venedik Cumhuriyeti de Ege Denizi, İyon Denizi, Akdeniz ve Adriyatik Denizi gibi bölgelerde olan egemenliğini Osmanlı’ya kaptırma konusunda endişe etmekteydi. Cenevizlilerin Osmanlı’ya karşı olan korkusu ise Karadeniz ve Galata bölgesi ile ilgiliydi. Osmanlı-Haçlı ilişkileri bu durumdayken 1394 yılında Papalık bir beyanname yayınladı ve Osmanlılara karşı Haçlı Seferi ilan ettiğini duyurdu. Papalık savaş ilanını duyurmadan önce Yüzyıl Savaşlarına devam eden İngiltere ve Fransa barış ilan etmiş ve kısa süreli savaşa ara vermişlerdi. Avrupa’nın en güçlü ülkelerinden olan İngiltere ve Fransa’nın barış ilan etmesi Papalığın işine gelmiş ve bu ülkeler savaşın finansmanı olmayı kabul etmişlerdir. Ayrıca Fransızların 1393 yılından beri Kutsal Roma İmparatorluğuyla Osmanlılara karşı Haçlı Seferi konusunda müzakere halinde olması savaş hazırlıklarının daha da hızlanmasını sağlamıştır. Haçlıların yaptığı ilk plana göre Fransız ve Burgonyalı Dükler ile İngiliz bir komutan 1395 yılında sefere çıkacak ve sonrasında İngiliz ve Fransız Krallar da 1396 yılında sefere katılacaktı. Fakat bu plan uygulanamadı ve 1396 yılında Korkusuz Jean 6000 tane Fransız süvarisiyle sefere çıktı. Bu haberi alan Almanlar Jean’ın emrine 3000 tane asker verdiler. Diğer Haçlı devletlerinden de toplamda 5000 askerlik bir kuvvet oluşturuldu ve ordular 1396 yılının Temmuz ayında Buda’ya ulaştı. Burada Sigismund’un emrindeki askerlerle birleşen Haçlı kuvvetleri hepsi Katoliklerden oluşan toplamda 100.000 askerlik bir ordu oluşturmayı başardı.

Niğbolu Savaşı Nasıl Gerçekleşti?

Buda şehrinde toplanan Haçlılar savaş ile ilgili nihai kararlarını bu şehirde vermişlerdi. Bu plana göre Haçlılar Tuna nehri üzerinden ilerlediler ve Karadeniz’de bulunan donanma güçlerini de Tuna’ya çağırdılar. Tuna üzerinden ilerleyen Haçlı kuvvetleri geçtikleri yerlerdeki Osmanlı kalelerine saldırmayı da ihmal etmediler. Bu kalelerden biri olan Rahova Kalesi teslim olmayı kabul ettiyse de Fransız soylular bu durumu kabul etmedi ve kaleyi işgal ederek Ortodoks Hristiyanları bile katlettiler. Kara ordusu savaş alanına doğru ilerlerken Ceneviz, Venedik ve St. Jean Şövalyelerinden oluşan Haçlı donanması da 10 Eylül gününde Niğbolu Kalesinin önüne demir attılar. Oldukça kuvvetli bir Türk garnizon kuvveti tarafından korunan kale, o zamanlar tecrübeli bir komutan olan Doğan Bey tarafından komuta edilmekteydi. Haçlılar Niğbolu önlerine kadar geldikleri zaman öncelikle Fransız ve Burgonyalı askerler karadan gelip kalenin yakınına kamp kurdular. Sonrasında Kral Sigismund ve ordusu da kalenin öbür tarafından gelerek bir kamp kurdular. Haçlıların Niğbolu’yu alma konusundaki ana planı ise doğrudan kaleye hücum edip almak yerine kaleyi kuşatma altına alarak savaşı zamana yaymaktı. Hatta Haçlılar sırf bu plan doğrultusunda gemilerinde bulunan ağır savaş aletlerini kullanmayı bile tenezzül etmediler. Haçlı kuvvetleri Osmanlı’ya karşı bu denli büyük bir savaş hazırlığındayken Padişah Yıldırım Bayezid her şeyden haberdardı. Haçlıların Osmanlı topraklarına doğru ilerlediği 1395 yılında Yıldırım Bayezid İstanbul’u kuşatma altına almıştı. Fakat Osmanlı istihbaratı sayesinde Padişah’ın savaş hazırlığından haberi oldu ve kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı. Osmanlı istihbaratı o kadar iyi çalışıyordu ki Bizans İmparatoru 2. Manuil’in, Kutsal Roma İmparatoruna gönderdiği mektup bile Türklerin eline geçmişti. Bu mektupta da Padişah’ın savaştan haberi olduğu yazmaktaydı. Osmanlı Padişahının savaş hazırlığından haberi olduğunu bilmeyen Haçlılar rahat bir şekilde Niğbolu önlerinde kampa girmişlerdi. Haçlılar daha Buda şehrindeyken Padişah, Gazi Evranos Bey komutasındaki akıncı birliklerini savaş güzergâhını belirlemek üzere görevlendirdi. Sultan Bayezid önlem amaçlı İstanbul kuşatmasını kaldırmasına rağmen abluka için az sayıda bir birliği İstanbul’da bıraktı ve bu sayede Bizans’ın Tuna’ya donanma göndermesini engellemiş oldu.  Daha sonra Sultan, Rumeli Eyaleti ordularının düşmana hücum etmesini emretti. Ayrıca ana Osmanlı ordusunu da Edirne ve Filibe arasında toplanmaya çağırdı. Tecrübeli Sadrazam Kara Timurtaş Paşa hızlı bir şekilde Anadolu ve Rumeli askerlerini Meriç kıyısında toplamayı başardı. Ayrıca Osmanlıların vasal devletlerinden pek çok asker de doğrudan Osmanlı saflarında savaştı. Bu devletlerden en çok desteği veren ise Sırbistan’dı. Sırp ordusu Stefan Lazareviç komutasında Filibe’ye geldi ve Şipka Geçidinin güneyinde Osmanlı ordusuyla birleşti. Türkler toplandıkları ana bölgeden Ağustos ayının sonuna doğru çıktılar ve 21-22 Eylül tarihinde Tırnova’ya vardılar. Burada Haçlı keşif birliğiyle karşılaşan Osmanlılar kendi keşif birliklerinin gelmesinin ardından esas Haçlı ordusunun Niğbolu’da olduğunu gördüler. Bu sebeple Niğbolu tarafına geldiler ve 24 Eylül tarihinde Padişah otağını kurdular. Osmanlı tarihçilerinin yazdığına göre Osmanlı ordusunun Niğbolu’ya gelmesi akşamı bulmuştu. Karargâh kurulana kadar Padişah karanlıktan yararlanarak kale önlerine geldi ve Komutan Doğan Bey’e bağırarak sabaha kadar direnmelerini emretti. Doğan Bey de yiyecek açısından bir sorunun olmadığını ve rahatlıkla dayanabileceklerini bildirdi. Ayrıca tarihçilerin yazdığına göre Doğan Bey, Padişah’ın bölgeye gelmesi hasebiyle savaşın kaybedilmesinin imkânsız olduğunu da Sultan’a söylemişti. Çünkü Doğan Bey, Padişah’ın bölgede olmasının askerin moralini arttıracağını biliyordu.

Osmanlılar Niğbolu Savaşını Nasıl Kazandı?

Sultan Yıldırım Bayezid’in başkent Edirne’den Niğbolu’ya gelmesi 1 gün bile sürmemişti. Padişah bölgeye gelinde Divanı topladı ve genel durum hakkında Paşalardan bilgi aldı. Bu toplantı esnasında bazı tecrübeli komutanlar kalabalık Haçlı ordusunu korkutmak istediklerini belirtmişlerdi. Bu doğrultuda Avrupalı halkların pek bilmediği develeri kullanarak düşmanı bozguna uğratabileceklerini düşünüyorlardı. Fakat Yıldırım Bayezid Han böyle bir saldırıyı mertçe bulmamış ve kabul etmemiştir. 25 Eylül 1396 tarihinde kendinden fazlasıyla emin Haçlı birlikleri, Osmanlı süvarilerinin karşısında adeta bozguna uğramışlardır. Savaşın başlarında zırhlı ve korunaklı Hospitalier Şövalyeler öncü Osmanlı birliklerini yenmiş ve onları kovalıkça Türklerin önceden yerlere sapladıkları kazıkların olduğu bölgeye gelmişlerdir. Bu sebeple atlarından inmek zorunda kalmışlar ve ağır zırhlı olduklarından dolayı hemen yorulmuşlardır. Bu sayede Osmanlıların ana planı devreye girmiş ve tepelerde ve ağaçlarda saklanan asıl ordu savaşa dâhil olmuştur. Bu durum şövalyelerin neredeyse hepsinin ve Jean de Vienne gibi ünlü komutanlarının yok olmasını sağlamıştır.

Savaş Sonrası ve Savaşın Avrupa’daki Etkisi

Savaştan sonra Sultan Yıldırım Bayezid Han, Haçlıların ilerledikleri güzergâhtaki Müslümanları ve Ortodoksları katlettiğini öğrenince çok öfkelenmiştir. Soyluları bir kenara ayırmış ve diğer esirleri cezalandırabilmek için yere bir kazık çakmıştır. Sonrasında boyu bu kazıktan uzun olan esirleri idam ettirmiştir. Bu savaş Osmanlıların kuruluş döneminde esirlerini öldürdüğü tek savaştır. Fakat çocuk yaştaki Haçlı askerleri bağışlanmış ve onlar Müslüman olmak ve eğitilmek üzere Türk ailelerine gönderilmiştir. Soylu esirler ise fidye karşılığında serbest bırakılmıştır. Niğbolu Savaşından sonra Türklerle ilk kez savaşan ve Yıldırım Bayezid’in kahramanlığına hayran kalan Korkusuz Jean eğer esaretten kurtulursa bir daha Türklerle savaşmayacağına dair yemin etmiştir. Fidye karşılığında serbest kaldıktan sonra Yıldırım Bayezid kendisini yanına çağırmış ve ettiği yemini ona iade etmiştir. Ayrıca eğer şerefli bir adam ise silahını almasını ve Hristiyanlığın bütün kuvvetlerini üzerine toplamasını söylemiştir. Bu sayede bana yeni zaferler kazanma imkânı sunarsın diyen Yıldırım Bayezid, dünyaya cihat yapmak için geldiğini söylemiştir. Muharebeden sonra Osmanlı akıncıları Macaristan içlerine kadar girdiler ve bölgedeki bütün ganimeti ele geçirdiler. Bu savaş Avrupalılara Türkleri Balkanlarda yenmenin imkânsız olduğunu göstermiştir. Ayrıca Vidin Prensliği de fethedilmiş ve Bulgar Krallığı tamamen yıkılmıştır. Savaştan sonra Osmanlıların İslam dünyasındaki ve Avrupa’daki itibarı artmış ve buna mütevellit Halife, Yıldırım Bayezid’e Sultan-ı İklim-i Rum unvanını vermiştir. Fransız ve Burgonyalı soylular ise 1 yıl boyunca eski Osmanlı başkenti Bursa’da esir kalmışlardır. Yavuz Bahadıroğlu’nun anlattığına göre savaştan sonra Yıldırım Bayezid, Haçlı kuvvetlerinin en önemli soylularından biri olan Güzel Philip’i de yanına çağırmış ve onun cebine bir miktar harçlık koyarak daha büyük ordularla gelmesini istediğini söylemiştir. Güzel Philip ise o sırada korkudan titremiştir. Böylelikle Niğbolu Savaşı Osmanlı tarihinin en önemli savaşlarından biri olarak tarihe geçmiştir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.